Gözlerimizi açtığımız anda dünyayı milyonlarca renk, şekil ve hareketle algılıyoruz. Gün doğumunun büyüleyici turuncusunu, okyanusun sonsuz maviliğini ya da birinin...
Balıklar… Denizlerin, göllerin, nehirlerin sessiz sakinleri. Kimimiz onları sadece bir tabakta görmeye alışkınız, kimimiz ise dalış yaparken rengârenk sürüler halinde...
Kemikler… Vücudumuzun çatısını oluşturan, bizi dimdik ayakta tutan, hareket etmemizi sağlayan ve iç organlarımızı koruyan harika yapılar. Peki, hiç düşündünüz...
Dağlar Sadece Manzara mı? Bir sabah uyanıp pencereden dışarı baktığınızda dünyada hiçbir dağ olmadığını hayal edin. Gökyüzüne uzanan zirveler, karlı...
Günlük hayatımızda neredeyse her şeyin işleyişinde görünmez bir kahraman var: petrol. Ama ya bir gün, petrolün hiç var olmamış olduğunu...
Sabah uyandınız, kahvenizi aldınız ve bir şey hakkında hızlıca bilgi edinmek istediniz. Ne yapardınız? Muhtemelen Google’a girip birkaç kelime yazar...
Tarih sahnesine büyük harflerle adını yazdıran isimlerden biri olan Kristof Kolomb, 1492’de Atlantik Okyanusu’nu aşarak Amerika’yı keşfetmesiyle bilinir. Peki ya...
Bir sabah uyandığınızı ve dünyada artık hiç sayının olmadığını fark ettiğinizi düşünün. Saate bakıyorsunuz ama ortada rakam yok. Markete gidiyorsunuz...
Bir yaz akşamında, açık bir pencerenin önünde oturuyorsunuz. Havanın tatlı bir esintisi içeri doluyor ve o anın tadını çıkarıyorsunuz. Ama...
Doğada her şey bir dengede çalışıyor. Peki, bu dengenin önemli bir parçası olan rüzgarlar bir anda ortadan kaybolsaydı ne olurdu?...